12 Kasım 2013 Salı

İlkyardım Temel Uygulamaları


   Normal yaşantımızda beklemediğimiz bir zamanda çevremizde herhangi bir kişi yaralanabilir, kalp krizi geçirebilir, boğulabilir. Bizde kendimizi olayın olduğu ortamda ve ilkyardımcı olarak yardım etme durumunda bulabiliriz. Bu yüzden ilkyardımın ne olduğu, aşamalarını ve ilkyardımcının özellikleri ve uyması gereken kurallar iyi bir şekilde bilinmelidir.

   Hastalık ya da kaza sonucu sağlığı tehlikeye giren kişinin durumunun kötüleşmesini önlemek amacıyla, olayın olduğu yerde, sağlık personeli gelinceye kadar, ilaçsız ve eldeki imkanlarla yapılan müdahaleye "ilkyardım" denir. Yapacağımız ilkyardımın amacı hasta/yaralının durumunun kötüleşmesini önlemek, yaşamsal fonksiyonlarının sürdürülmesini sağlamak ve iyileşmesine yardımcı olmaktır. Sağlığı tehlikeye giren kişiye hastanelerin acil tedavi ünitelerinde sağlık personeli tarafından ilaçlı olarak yapılan müdahaleye ise "acil tedavi" denir. 

   Herhangi bir kaza ya da ilkyardım gerektiren acil bir durumla karşılaştığımızda heyecanlanabilir ve kafamız karışabilir. Sakin olmamız ve doğru karar vermemiz için kendimizi ilkyardımcı olarak eğitebiliriz. Olaya müdahale etmeden önce kendimize, ilkyardım yapmak için neye ihtiyacımız var, en iyi yardımı nasıl verebilirim diye sormamız gerekir. Bu sorulara en iyi cevabı bulmak için bilmemiz gereken üç temel uygulama Koruma-Bildirme ve Kurtarmadır. İlkyardımda Koruma-Bildirme-Kurtarma ilkyardımcının yapacağı müdahalenin sonuçlarını belirleyecek temel öğelerdir. 

  Koruma, olay yerini değerlendirme aşamasıdır. Olay yerini nasıl değerlendireceğiz? (Hasta/yaralılara müdahale etmeden önce kendimizin güvende olduğundan ve çevrenin güvenli olduğundan emin olmalıyız.), Olay yeri güvenli mi? (Ortamda ikinci bir trafik kazası tehlikesi, yangın, patlama, elektrik kaçağı, kimyasal madde bulaşması, gaz kaçağı, duman gibi tehlikeli durumların olup olmadığına bakılmalıdır. Olay yerinde tehlikeli durumlar mevcut ise hasta/yaralının yanına gidilmez. Güvenli bir mesafede kalınarak yardım çağrılır. Ortam güvenliği sağlandıktan sonra hasta/yaralılara ilkyardım müdahalesi yapılır. Örneğin bir trafik kazası ile karşılaştık müdahale yapmak istiyoruz. Öncelikle ortam güvenliğini reflektör veya uyarıcı işaretleri çevreye koyarak amaç ikinci bir trafik kazasını önlemek, meraklı kişileri olay yerinden uzaklaştırmalı, kaza yapan araç çalışıyorsa kontak anahtarını kapatmalı ve olay yerinde sigara içimini olası bir patlama için engellenmelidir.), Olay nedir? Olaydan etkilenen kişi sayısı? ve Çevrede yardım edecek kişiler var mı? sorularının cevaplarını olay yerini değerlendirirken göz önüne almalıyız. 

   Bildirme, ilkyardım gerektiren bir olayla karşılaştığımızda, ilkyardımcının en kısa sürede 112 nolu telefonu araması veya aratması aşamasıdır. 112 hasta/yaralı bilinçsizse (ciddi yaralanması solunum güçlüğü veya bozukluğu, kanaması, karında ağrı ve sertlik, kusma, baş ağrısı ve konuşma güçlüğü, zehirlenme belirtileri varsa, baş-boyun-omurga incinmesi şüphesi, kırık, yangın ve patlama, elektrik çarpması ve trafik kazalarında) mutlaka aranmalıdır. Eğer olay yerinde yalnız isek bağırarak çevredekilerden yardım isteyebiliriz. Hasta/yaralı bilinçsizse ve tek ilkyardımcı biz isek çok hızlı bir şekilde 112'yi biz aramalıyız. (Telefon için bir yere gitmemiz gerekiyorsa telefon eder etmez hasta/yaralının yanına dönmeliyiz.) Bildirme yaparken 112 numarası çevrilmeli, gerekli bilgiler verilmeli ve sorulan sorular cevaplanmalıdır. (Adınız-soyadınız, aradığınız telefonun numarası, kesin yer ve adres, olayın ne olduğu (trafik kazası vb.), olaydan etkilenen kişi sayısı, hasta/yaralıların durumları, yapılan ilkyardım müdahaleleri söylenmeli.) Gerekli bilgiler verilmeden telefon kapatılmamalı, size öneri veriliyorsa dikkatlice dinlenmelidir. Olay yerinde hasta/yaralıya yardım etmeye devam edilmelidir. Gelecek olan acil yardımın başarısı bizim yapacağımız ilkyardım başarısına bağlıdır.

   Kurtarma, olay yerinin güvenliği sağlandıktan sonra olay yerindeki hasta/yaralılara hızla bakılarak durumları değerlendirilir. Bu aşamada her hasta/yaralıyı tek tek değerlendirmek için vakit kaybedilmez çünkü acil müdahale gerektiren hasta/yaralı varsa göz ardı edilebilir. Kanamalı, bağıran, ağlayan yada sessiz hasta/yaralılar, bebek, çocuk var mı bakılır ve müdahale öncelik sıraları belirlenir, o sırayla ilkyardım uygulanır. Uygulamaya öncelikle bilinçsiz, durumu ağır ve risk taşıyan hastalardan başlanmalıdır. Hasta/yaralıların değerlendirilmesi ve önceliklerin belirlenmesi, doğru ilkyardım yönteminin uygulanması ve hayat kurtarmada önemlidir. Yapılan ilkyardım müdahaleleri acil yardım gelinceye kadar sürdürülmeli ve gelen acil yardım personeline yapılanlar bildirilmelidir. Yangın, patlama, gaz sızıntısı vb. durumlar yoksa hasta/yaralı kesinlikle yerinden kımıldatılmamalıdır. Eğer taşınması gerekiyorsa mümkün olduğu kadar çabuk ve dikkatli bir şekilde yapılmalıdır. 

   Türkiye'de ilkyardımcının uyması gereken kurallar vardır. Bu kurallar ilkyardımcıların sınırlarını belirleyerek onların hata yapma olasılıklarını azaltarak ilkyardım yapan kişiyi korur. Bu kurallar; Hasta/yaralıların taşınmasını gerektiren durum söz konusu değilse kesinlikle olay yerinde müdahale edilmelidir. Bilinçli hasta/yaralıya müdahale etmeden önce kendini tanıtmalı, ilkyardımcı olduğunu söylemeli ve hasta/yaralıdan mutlaka müdahale için izin istemelidir. Olay yerinin güvenliğini almadan hasta/yaralıya müdahale edilmemelidir. Mutlaka 112 (acil yardım) aranmalıdır. Yardım gelinceye hasta/yaralının yanından ayrılmamalı ve gerekli müdahaleler yapılmalıdır. İlkyardım bilgi ve becerilerini sürekli olarak yenilemeli ve bu konuda eğitim almalıdır. Kendini formda tutmalıdır, alkollü iken müdahale etmemelidir. Müdahalede öncelikleri belirlemeli ve ona göre ilkyardım uygulamalıdır. İlkyardımcı kendi görev ve yetkilerinin sınırlarını bilmeli ve kendini sağlık personeli ya da doktor olarak görmemelidir. Hasta/yaralılar arasında ayırım gözetmemelidir. Hasta ve yakınlarına psikolojik destek sağlamalıdır. Hasta/yaralıyı kayıp olarak görmemelidir. Adli vakalarda görevlilere yardımcı olmalıdır. Kendine emanet edilen eşyalardan sorumlu olmalıdır. Sır saklamalı ve mahremiyete önem vermelidir. Yaptığı ilkyardım müdahalesi karşısında ödül kabul etmemelidir. İlkyardım gerektiren durumlar insanların telaşlı ve heyecanlı oldukları ortamlardır bu yüzden ilkyardımcı sakin ve kararlı bir şekilde olayın sorumluluğunu almalı ve gereken müdahaleleri doğru bir şekilde yapabilmelidir. Bunun için ilkyardımcının taşıması gereken özellikler; önce kendi can güvenliğini korumalı, insan vücudu ile ilgili temel bilgilere sahip olmalı, sakin, kararlı olmalı ve hızlı karar verebilmeli, kendine güveni olmalı, pratik olmalı, eldeki olanakları değerlendirebilmeli ve olayın bildirilmesi için 112'ye haber verebilmelidir. 

   7'den 77'ye ülkemizde herkesin acil bir durumda ne yapması ve nasıl yardım edeceği konusunda bilgi sahibi olması gerekir. Bu yüzden ilkyardımın ne olduğu, aşamalarını ve ilkyardımcının özellikleri ve uyması gereken kurallar iyi bir şekilde bilinmesi ve uygulanması gerekir.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Dispne (Nefes Darlığı) ve Hemşirelik Bakımı

   Dispne, soluğun kesilmesi, soluk daralması, zor ve efor isteyen anormal bir solunum çeşididir. Kişinin solunumu dayanabildiği aktivite seviyesinin altına indiği zaman rahat olmayan bir solunum duygusu hissedilir bu yüzden subjektif bir yakınmadır. Her yaşta görülebilir. Dispnenin çeşitleri vardır ve herhangi bir nedenle dispneyi yaşayan hastalarda hemşirelik bakımının önemi bilinmelidir.

   Dispne solunum rahatsızlığı; kişinin fiziksel aktivite yapması (fizyolojik dispne), astım gibi akciğerlerle ilgili bir nedenle (pulmoner dispne) veya solunum yollarına bağlı olmayan sebeplerden (metabolizma bozukluklarına bağlı vb.) dolayı ortaya çıkabilir. Ortopne dispnenin bir türü, kişi sırtüstü yattığı sırada oluşan, otururken ve ayağa kalkarken geçen bir soluk daralma hissidir. En sık görülen dispne şekli fiziksel aktivite ile görülen fizyolojik dispnedir. 

  Dispneyi yaşayan hastaya hemşirelik bakımı her rahatsızlıkta olduğu gibi önemlidir ve hastanın o süreci daha rahat ve daha kısa sürede atlatması bazen hayati önem taşımaktadır. Hemşirelik bakımı olarak dispnede yapılması gerekenler: Hastaya sakin bir ortam, açık ve temiz bir hava yolu sağlanır, hasta bu durumda yalnız bırakılmamalı, durumu açıklanır ve rahatlatılmaya çalışılır, hastanın durumunun uygunluğuna göre fawler (yatakta oturma), semifawler  ve ortopne (oturarak öne eğilme) pozisyonlarından biri verilir, oksijen ihtiyacının artmaması için hareketler sınırlandırılır, nazal kateter, maske veya respiratör ile hastaya oksijen uygulanır, oksijen gereksinimi fazla ise çadır uygulanır, oksijenin yan etkilerine karşı hasta gözlenmeli ve gerekli önlemler alınmalı, diyafragmatik solunum yapması için hasta eğitilir ve uygulanması sağlanır, durumu tetikleyen çevresel faktörler ortadan kaldırılır, rektal yol ile vücut ısısı ölçülür, beslenmesi gerekiyorsa IV yol ile yapılır, hastanın sıvı-elektrolit dengesinin sağlanması için aldığı ve çıkardığı takibi yapılmalıdır.

   Dispne solunum sıkıntısı olan kişiler mutlaka hastaneye başvurmalı ve iyi bir bakımla tedavileri yapılmalıdır. Aksi takdirde sonuçları daha kötü olabilecek durumlarla karşılaşılabilir. 
         


Turkuaz Rengi ve Sağlığımız

   Hayat gözümüzde hep renklerle bir bütündür. Renkler, ışığın prizmatik olarak dünyaya kırılarak düşmesi ile oluşur. Dünyada milyon tane renk vardır ama insan gözünün algıladığı üç tane ana (mavi, sarı, kırmızı) ve üç tane ara renk (turuncu, yeşil, mor) vardır. Beyaz ve siyah renkler, bilimsel olarak renk kategorisine girmemektedir. Ara renkler ana renklerin birleşiminden oluşur. Diğer bütün renkler ana renklerden oluşur.  Turkuazda bir renktir ve her gruptan bir rengin birleşmesi ile oluşur. Mavi (ana renk), yeşil (ara renk) ve beyaz (renk grubuna girmeyen) renklerin bir araya gelmesi ile  ortaya çıkar. Her rengin biz farkında olmasakta vücudumuz üzerinde psikolojik ve fiziksel boyutta etkileri vardır. Turkuazında bu yönde bedenimize olumlu ve olumsuz etkileri vardır.

    Turkuaz renginin hem erkek hem kadın üzerinde psikolojik etkileri; 
  • Özellikle erkekler üzerinde olumsuz etki yaptığı ve turkuaz rengini kullanan kadınlara daha ilgisiz davrandıkları gözlenmiştir.
  • Sinirleri yatıştırır ve zihinsel yorgunluğu giderir. Bu özelliğinden dolayı; suyun bulunduğu alanlara yakın bulunmak ve mekanlarda bu rengin kullanılması kişiye  rahatlık, huzur ve dinginlik veriyor. 
  • İnsana canlılık ve serinlik hissi verir. Çocukların okul başarısı için başvurulacak bir renktir.
   Fizyolojik etkileri; 
  • Kulak ağrılarına iyi gelir.
  • Sindirim problemlerini hafifletir.
  • Kemiklere iyi gelir.
  • Tansiyonu dengeler, kalp sağlığını korur. 
  • Migren, baş ağrılarını ve öksürüğü azaltır. Ağrı kesici özelliği vardır.
  • Cinsel özelliği ve kadınlık özelliklerini artırır.
    Turkuaz renginin fiziksel ve psikolojik etkilerini öğrendikten sonra özellikle stres durumlarında huzur ve dinginliğe ihtiyaç duyduğumuzda başvurulacak bir renk olmalıdır. 

   Beslenmemize özen göstermek, fiziksel aktivitelerden birini düzenli olarak yapmak ve sosyal hayatımızı istediğimiz oranda şekillendirip aktif kılmak fiziksel ve ruhsal boyutta sağlıklı olmamızı sağlayacaktır. Aynı zamanda renklerin vücudumuz üzerindeki fiziksel ve ruhsal boyuttaki etkilerini  bilerek, onlara başvurmakta bize sağlıklı yaşamamız için yardımcı olacaktır. 

8 Eylül 2013 Pazar

Aile Planlaması Nedir?

   Aile planlaması, ailelerin kararlaştırdıkları en uygun zamanda, ekonomik durumları ve kişisel istekleri doğrultusunda istedikleri ve bakabilecekleri sayıda çocuk sahibi olabilmeleri ve doğumlar arasında istedikleri aralığı sağlayabilmeleri, çocuğu olmayan çiftlerin ise çocuk sahibi olabilmeleridir.

   Bir kadının, 18 yaş altında, 35 yaşın üstünde gebe kalması, 2 yıldan daha sık aralıklarla doğum yapması, 4 ve 4'ten fazla çocuk sahibi olması kendisi ve çocuklarının ölüm riskini artırır. Çok ve sık gebelik, doğuma bağlı anne ve çocuk sağlığında oluşabilecek olumsuz etkileri önlemek, oluşabilecek olumsuz etkilerin giderilmesine yardım etmek ve çocuğu olmayan ailelerin çocuk sahibi olmalarını sağlamak aile planlamasının temel amacıdır.

   Türkiye'de kadınlar doğumlarının son 5 yıl içerisinde % 69 oranında isteyerek, % 11 oranında daha sonra olmasını isteyerek ve % 19 oranında istemeyerek gerçekleştiği saptanmıştır. Türkiye'de  çiftlerin büyük bir kısmı daha geleneksel (geri çekme yöntemi), güvenirliği düşük ve sağlık açısından riskli doğum kontrol yöntemleri uygulamaktadır.

   Türkiye'de aile planlaması hizmetleri; Sağlık Bakanlığı'na bağlı sağlık ocakları, ana-çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezleri, hastaneler, SSK hastaneleri, üniversite ve diğer sağlık kuruluşlarının hastaneleri ile özel sağlık merkezlerinde verilmektedir.

   Aile bireylerini üreme sağlığı ve aile planlaması yöntemleri konusunda eğitmek ve tıbbi destekten yeterince yararlanılmasını sağlamak hem bebek ölümlerini azaltacak hem de bireylerin etkin bir yöntem kullanmasını ve sağlıklı aileler oluşmasını olumlu yönde etkileyecektir.